Facebook... Başta Türkiye olmak üzere genç nüfusun ve daha birçok kesimdeki yaş grubunun "sosyal paylaşım platformu" adı altında gün içerisindeki boş zamanını internette harcadığı bir uygulama.
Facebook sitesini öyle bir hala getirmişiz ki sanki "Facebook'da yaşıyoruz". Doğum günleri takvim yapraklarında ya da ajanda da değil de artık orada kayıtlı. Kutlamalar, tebrikler ve hatta hediyeler online olmuş durumda. Düşünceler orada paylaşılıyor siyasi görüşler bile orada tartışılıyor reklamları, probagandası orada yapılıyor. Aşk acıları orada dile getiriliyor sevgiler orada başlıyor... Eee hani normal yaşam?
Sevgilisinden ayrılan, mutlu olan, acı çeken, güldürmeye çalışan orada paylaştığı videolar ile, gruplar ile bunu karşı tarafa ulaştırmaya çalışıyor. Sanki ona duygu ve düşüncelerini belirtmiş de karşısından tepki olarak bir cevap bekleniyor yine bir paylaşım ile...
Seviyorsan gider yüzüne karşı söylersin. Acı çekiyorsan dostun ile sohbet eder teselli bulursun. Pişman isen özür diler bazı şeyleri geri getirmek için çaba harcarsın. Mutlu isen içindeki mutluluğu gözlerindeki ışıltı ile paylaşırsın.
Yüznüze karşı söylenmeyen bir şey size ne kadar samimi gelebilir ki? En önemlisi kafanızdaki "acaba" kuşkularına nasıl cevap bulabilirsiniz ki? Duyguların sıcaklığını, samimiyetini hissedebilir misiniz Facebook'da????
O yüzden Facebook çıktı mertlik bozuldu. İnsanların sevgisine, üzüntüsüne pişmanlığına olan saygısı ve cesareti kalmadı. Her şey online olmuş gibi gözükse de nitekim kalplere dahi sığmayan bu yüzden birileri ile paylaşma gereği duyulan sevgi, pişmanlık, mutluluk, üzüntü internetten yaşanamayacak kadar büyük bir duygulardır.
Yazan: Muharrem S.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder