BU PARALEL DÜNYA'DA SİZİN BİREBİR KOPYANIZ YAŞIYOR 
 Evren”in geçmişte  izini sürerken dinler ve mitlerde dünyamızın  dışında başka bir yaşam cennet, cehennem, vs tasvir edilirken,  dinlerin dayandığı kaynaklar dünya dışında bulunan bu konumlara belki  evrenlere demek daha doğru, güçlü referanslar veriyor.
Bir yanda Matrix’in  Neo’nun aslında içinde bulunduğu dünyasının  sanal olduğu onu zihninin bir tezahürü olduğunu, asıl gerçek yaşamın  orada olmadığı anlatılırken, aslında dünyanın ne kadar yalan olduğuna  ısrarla işaret eden mevlevi dervişleri. Bir tarafta batının fantastik  öyküleri, diğer tarafta doğunun mistik öğretileri.. Bu kadar uzak iki  kültürel dokunun ortak noktalara işaret ediyor olması düşündürüyor.   Gelelim fizikçileri bu konudaki yaklaşımlarına..  Bunun için maddeyi  nasıl algıladığımıza bakmamız gerekiyor.  Madde nedir? sicimlerin  titreşimi midir, yoksa atomlardan oluşan statik bir yapı mıdır? Önceleri  maddenin sadece atomlardan ibaret bir yapı olduğu iddia edilirken,  sicim teorisi ile maddenin küçük sicimlerden oluştuğu iddia  edilmektedir. Tıpkı bir gitar teli gibi, teli çeker ya da dokunursanız   titreşir, ses oluşur. Madde de bu sicimlerin oluşturduğu frekanslardan  meydana gelmiştir.
Gelelim evrenin yapısına ve başka boyutlara.. Bizim evrenimiz 3  boyutlu (yükseklik, derinlik, en). Mesela masamda bulunan telefonun  konumunu kavrayabilmek için onun için 3 nokta belirlemem gerekiyor ancak  newton’un bu  3 boyutlu evren teorisi Ensitein’in İzafiyet teorisi ile  geçerliliğini yitirdi.  Buna göre “zaman” uzay ve maddeyi ayrılmaz bir  bütün olarak düşünülüyordu. Hawking hesaplamalar yaparak 11 boyutun var  olduğunu ileri sürdü.          
     Peki , 3 boyutu yukarı aşağı, sağa-sola, öne-arkaya olarak  algılayabilirken, 11 boyutu niçin algılayamıyoruz ? Zaman boyutu kozmik  büyüklüğe dönüştü, Hawkins’e göre kalan boyutlar ise sicim kadar bir  alanı kaplayacak büyüklükte iç içe geçmiş biçimde kaldığını ileri sürdü. M  teorisine göre de evren 2 boyutlu membranlarla kaplı ve onların da 3.  Boyutu hiper uzay.. 3 boyutlu maddecikler 4 boyutlu bir uzaya, 4 boyutlu  maddecikler 5 boyutlu uzaya  birbirlerine çarpmadan ve fark edilmeden  girebiliyorlar. Bizim gözlemleyebildiğimiz evren ise belki de bu  hiper uzayda bulunan 3 boyutlu bir membrandır.  Daha büyük boyuttan daha  düşük boyuta geçmek mümkün. Şöyle açıklanıyor bu durum, hologramlarda  doğru açıdan bakıldığında iki boyutlu bir yüzeyde 3 boyutlu bir  nesnenin görüntüsü fark ediliyor.  Yani daha yüksek boyuttaki bilgiler  daha düşük boyuttaki bir yapının içine kodlanıyor.  O halde soru şu, “3  boyutlu dünyamızda gerçekleşen her şey, aslında daha yüksek boyutlu bir  dünya tarafından üretilmiş olabilir mi ?” Ya da paralel başka bir  dünyanın yansıması olabilir mi ? Hawking’e göre evet!
Paralel evrenler kavramını ilk kez ortaya atan Hugh EVERETT paralel  evrenin birbirinden bağımsız olduğunu öne sürdü, takip eden dönemlerde  Dr Robin HANSON tam aksine paralel evrenlerin birbirlerinden bağımsız  olmadığı ve birbirleriyle etkileşimde olduğunu öner sürdü. Astrofizik  uzmanı Stephen HAWKING'de başka evrenler olduğunu ve ileri sürüyor. Hawking bu teorisinde bir hiper uzaydan söz ediyor, içlerinde eş  izlerimizin/hologramlarımızın bulunduğu başka evrenlerden oluşan çok  boyutlu bir labirent olarak görüyor. Sonsuz uzaydan kesit alındığında   birbirine paralel olan ve iç içe geçmiş çok sayıdab evren. Stephen Hawking beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini  evren teorisiyle ileri sürüyor. Ayrıca meşhur çift yarık deneyinde  deneydeki fotonun  davranışına etki eden gözlemcinin bilinci neden kendi  evrenine etkide bulunmamasının bilincin mikro kozmik düzeydeki evren  üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Öyle ya eğer evren hologram  tabakası  gibi ise gözlemci de , evreni de bir hologramdan başka bir şey  değil ve hologram plakası üzerindeki her nokta bütün plakanın  bilgilerini içerir. 
Eğer dünyamız bir hologram ise , tüm datalar dünyanın her yerinde aynı  olmalı,  yani uzayda aynı anda  I. Dünya savaşı, İstanbul fethedilirken,  Mısır piramitleri inşa ediliyor olduğu bulunduğumuz paralel evrenler olabilir. Evrenler bir yana, 4. boyuttaki zaman düzlemi kuranda açıkça  belirtilmiş, “tüm zamanlar tek bir an içinde yaratılmıştır”  ip uçları,  Hızır ve İlyasın olayı anlatılagelen kadim bilgilerin tamamına  bakıldığında çoklu evrenlerdeki kimliklerin var olabileceği ihtimaldir.
Böyle bir durumda aynı kimliğin birden fazla evren bulunabilme  ihtimali bir paradoks değil midir? Bir tarafta  bu satırları yazan ben,  diğer evrende alışveriş yapıyor olabiliyorsam, varoluşun amacı nereye  gidiyor?
Bunun yerine lineer olarak algıladığımız başka bir deyişle Newton’un  sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe uzanan “zaman”ı aslında her şey tek bir  an içinde var oluyorsa, tüm bunlar asıl 1 tane gerçek evren, diğer  olasılıkların oluşturduğu evrenlerin olmasını mümkün kılmaz mı ? Yani  tüm yaşantımızda yaptığımız tüm seçimlerin sonuçlarını deneyimliyor  olduğumuz evrende, seçenekleri değiştirmemiz halinde diğer olasılıkları  deneyimleyebiliyor olabileceğimizin bir kanıtı olamaz mı ?  Bir çok  evrende yaşayan ben’in izdüşümleri.. Belki de bunun cevabı diğer  evrenlerde neler olduğunu idrak edene kadar kesin olarak verilemeyecek.  Einstein, evrenler arasında bir geçiş olasılığını  bir solucan deliği  ile gerçekleştirmek mümkün olabileceğini  teorik olarak ispatlamıştır.  Adına Einstein-Rosen köprüsü denilen bu yapılarda maddenin başka bir  evrene geçişinin ancak hızının ışık hızının üzerine çıkması ile mümkün  olabileceği bilim insanlarınca ileri sürülüyor.  Her ne kadar  fizikokimyasal olarak tanımlansa da insanın var olduğu yerlerde yani  kendi 3 boyutlu evrenindeyken, aklının sınırları ile hayal etmesi,  hissetmesi, başka mekanları düşünebilmesi, rüya görebilmesi, duyguları  bu 3 boyutlu fiziksel evrenin sınırlarını aşıyor. 
   Kim bilir belki  zihnin sınırlarını zorlayınca filmlerde görmeye çok alışık olduğumuz  zaman yolculukları bedenen değil, zihnen yapmayı çok sıradan olacak.   Belki de sözü edilen tüm olasılıkları aslında deneyimliyoruz  ancak farkında olamıyoruzdur.
Yaşadığımız evren gerçek midir, yoksa bir hologram mı ? İşte asıl  gerçek bilimsel olarak ispatlanana dek  bir varsayım ve kalben tasdik  edilmiş mistik bir olgu  olarak gizemini korumaya devam edecektir. 


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder