Web: http://www.teknoarsiv.net/

YAKINDA SİZİNLE

Blogger,Blogger Eklenti, Blogger Tema!


Gün

Saat

Dakika

Saniye

E-Bülten Aboneliği

E-Bültenimize Abone Olun Son Yazılar Mail Olarak size gelsin Yazılarımızı Kaçırmayın:

Copyright © Teknoloji Kalemim | Teknoloji Portalı | Türkçeleştirme http://teknolojikalemim.blogspot.com/

Matrix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Matrix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Kasım 2011 Salı

"The Matrix" gerçekliğin hapı ne renk?

The Matrix




THE MATRIX - GERÇEKLİĞİN HAPI NE RENK?

   Matrix Wachowski kardeşlerin 1999’da yeni milenyum öncesi dünyayı sarstıkları film. Matrix üzerine çeşitli yorumlar yapıldı. Filozoflar dış dünya gerçekliğini sorguladılar. Din bilginleri mitolojik terimleri hıristiyanlığın, budizmin ve hıristiyanlığın başlangıcındaki sırları bilen mezheplere gönderme olarak yorumladılar. Bu filmlerin kaçınılmaz olarak iğneleyici, batıcı, alaycı, rahatsız edici ve nüktedan şekilde verilen politik yankıları da mevcuttur. Dünyanın nasıl yönetildiğini açıklamaktadırlar.

                                 





       Filmin konusu özetle şöyledir: Bilgisayar hackerı Thomas Anderson dünyada sıradan bir yaşam sürmekte ve 1999 yılında yaşadığını sanmaktadır. Gizemli Morpheus’la tanışınca gerçeğin farklı olduğunu fikrine toslar. Aslında 200 yıl ötededirler ve akıllı makineler dünyada kontrolü ele geçirmişlerdir. Bilgisayarlar 20. yüzyılın sahte bir kopyasını oluşturmuşlardır. Aslında insanlar küçük hücrelerde hapistirler. Bütün bu sahte hayat ve makineler varlıklarını onların ürettiği biyo enerji vasıtasıyla sürdürülebilmektedir. Anderson, Neo yani Yeni lakabıyla makinelerin ürettiği insan kılıklı ajan Smithlerle mücadele etmeye başlar. Dünyayı yeniden insanların idaresine kavuşturmaktır amacı.



Bu mega bütçeyle üç bölüm halinde gösterilen film çok ilgi gördü. İnsanlar Matrix’in ana öyküsünde ve Anderson’un mücadelesinde neyi ilginç bulmuşlardı? Film tekniği gerçekten harikaydı. Bu tek başına yetmezdi. Bu öyküde bizi çeken neydi?



 Ünlü Polonyalı bilim kurgu yazarı Stanislaw Lem meslekdaşlarından birkaç on yıl önce 1964’te yayımlanan summa techonologiae adlı kitabında Phantomat (benim serbest çevirimle düşomat ya da hayalmatik) adlı sanal gerçeklik yaratan bir makineden söz etti. Phantomat’ın içinde yeni bir hayat seçmek mümkündü.



   İnsan böyle bir şeyi arzu eder mi? İster. Tanrım beni baştan yarat arzusunun şarkılara, romanlara ve operalara konu olmuş çok güçlü ve yaygın bir duygu olduğu unutulmasın.
Düş otomatı bize sufistlerin daima aradıkları şeyi vermekteydi. Materyal dünyadan ve ölümlülükten sıyrılma. Sonsuza dek sanal bir âlemde var olmak. Uyusam uyanmasam derler sıkıntıda olan kimseler. Bunla ölüp gitmekten çok rüyalara dalıp, hayalmatiğe kapılıp eskisinden çok daha olumlu bir gerçekliğe, daha keyifli, katlanılır bir hayata ulaşma özlemini kastederler.



Matrix filminde Anderson böyle bir imkânı kırmızı ve mavi haplar yardımıyla elde edecektir. Uyku tanrısı Morpheus kendisine hapları uzatır. Maviyi alırsa eski mutlu sorunsuz, ama sanal olan hayatına dönecektir. Kırmızı hapı yutarsa gerçekliği adım adım tanıyacak ve insanların yeniden normal hayata kavuşmaları için mücadele edecektir. Tabii ki kırmızı hapı seçer. Neo bir seçilmiştir. Bir tür Mesihtir. Kurtarıcıdır.



   Şimdi zamanımıza hepimizin ittifakla kırmızı ya da mavi hap kürü yaptığını düşündüğü zamanlardayız. Herkes farkındalığından ya da kurmaca düşlerinden memnun. Acaba bu doğru bir saptama mı? Matrix filminde Morpheus’un hovercraftındaki asilerden birinin adı Cypher’dır. Zamanla insan ve makine arasındaki bitmez tükenmez savaştan yorulmuştur. Bu gerçeği hiç bilmediği, kozasında mutlu hayatını sürdürdüğü anları özlemektedir. Sonunda aşırı yorulur ve ajan Smith’le bir anlaşma yapar. Neo’nun yerini ele verecek, bunun karşılığında sorunsuz eski durumuna, mavi hap yuttuğu zamanlara dönebilecektir. Arkadaşlarına ihanet eder. Çok kayıplar verdirir ve kendi de telef olur gider.



Lem insanların rüyalar âlemini kargaşa ve kavgalarla dolu gerçek dünyaya tercih edeceklerinden korkmaktaydı. Bu korkuyu simgeleyen Cypher ihaneti karşılığında sadece eski konumuna dönmeyi isterken, bildiği gerçekliği de tümden unutmak ister.



Bu mümkün müdür? Şu anda dünyanın her yerinde kitlesel medya tarafından oluşturulmuş illüzyon içinde yaşamayı seçenler vardır. Bunlar sanıldığı gibi tümden mavi hap yutanlar değildirler.


Zamanımızda mavi hap konumunda kalmak iyice zorlaşmıştır. Kitle iletişim araçları bizi yamulmuş, anlamı dönmüş de olsa gerçeklikle bombalarlar. Bu nedenle kursaklarımızdan geçen artık kahverengi Cypher hapıdır. Yaşanan illüzyonun gerçek olmadığını, sonsuza kadar devam etmeyeceğini biliriz, ama "mış" gibi yaparız. Bir sabah mış gibi gerçekliğine uyanacağımızı hayal eder dururuz. Cypherlık yaparak gerçekliği görmezden gelmeye çabalarız. Markalı giysiler, yeni arabalar, hızlı bir bilgisayarla kaçış yolunda tutunmaya çabalarız. 



Sonra bir an gelir, illüzyon çöker ve kaba gerçeklik acımasızca üzerimize abanır. Başta çevre felaketleri olmak üzere bir çok acil sorun bize kırmızı hap sunmak üzere sırasını beklemektedir.



  Peki kırmızı hapla uyandığımız gerçeklik ne kadar sahidir? Matrix filminde soru sorunun içindedir.


Filmi tartışırken uyanmaya toslamak kaçınılmazdır yani.




22 Ekim 2011 Cumartesi

Matrix'in yaratıcılarından yeni film 'Jüpiter'!


                                                                    Wachowski


"Matrix efsanesini yaratan Wachowskilerin yeni bilimkurgusunun çekimleri baharda başlıyor."

  Şu aralar Tom Tykwer’le beraber yönettikleri edebiyat uyarlaması ‘Cloud Atlas’ üzerine çalışan Wachowski kardeşler, bir taraftan da başka bir filmin önhazırlıklarına başladı. ‘Matrix’in yaratıcıları, bir sonraki filmleri ‘Jupiter Ascending’le onlara şöhret kazandıran bilimkurgu türüne dönmeye hazırlanıyor. Lana ve Andy Wachowski, yeni projeleri üzerine açıklama yapmaktan kaçınsa da Deadline sitesi, filmin çekimlerine baharda başlanacağını, dolayısıyla ikilinin ‘Cobalt Neutral 9’ ve ‘Robin Hood’ uyarlaması gibi diğer yeni projelerinin şimdilik askıda olduğunu duyurdu. (Radikal)




                                                                                "Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com"




                 

5 Ekim 2011 Çarşamba

Paralel Evrenler

   
                    BU PARALEL DÜNYA'DA SİZİN BİREBİR KOPYANIZ YAŞIYOR


                                            


 Evren”in geçmişte  izini sürerken dinler ve mitlerde dünyamızın dışında başka bir yaşam cennet, cehennem, vs tasvir edilirken, dinlerin dayandığı kaynaklar dünya dışında bulunan bu konumlara belki evrenlere demek daha doğru, güçlü referanslar veriyor.
Bir yanda Matrix’in  Neo’nun aslında içinde bulunduğu dünyasının sanal olduğu onu zihninin bir tezahürü olduğunu, asıl gerçek yaşamın orada olmadığı anlatılırken, aslında dünyanın ne kadar yalan olduğuna ısrarla işaret eden mevlevi dervişleri. Bir tarafta batının fantastik öyküleri, diğer tarafta doğunun mistik öğretileri.. Bu kadar uzak iki kültürel dokunun ortak noktalara işaret ediyor olması düşündürüyor.  Gelelim fizikçileri bu konudaki yaklaşımlarına..  Bunun için maddeyi nasıl algıladığımıza bakmamız gerekiyor.  Madde nedir? sicimlerin titreşimi midir, yoksa atomlardan oluşan statik bir yapı mıdır? Önceleri maddenin sadece atomlardan ibaret bir yapı olduğu iddia edilirken, sicim teorisi ile maddenin küçük sicimlerden oluştuğu iddia edilmektedir. Tıpkı bir gitar teli gibi, teli çeker ya da dokunursanız  titreşir, ses oluşur. Madde de bu sicimlerin oluşturduğu frekanslardan meydana gelmiştir.
Gelelim evrenin yapısına ve başka boyutlara.. Bizim evrenimiz 3 boyutlu (yükseklik, derinlik, en). Mesela masamda bulunan telefonun konumunu kavrayabilmek için onun için 3 nokta belirlemem gerekiyor ancak newton’un bu  3 boyutlu evren teorisi Ensitein’in İzafiyet teorisi ile geçerliliğini yitirdi.  Buna göre “zaman” uzay ve maddeyi ayrılmaz bir bütün olarak düşünülüyordu. Hawking hesaplamalar yaparak 11 boyutun var olduğunu ileri sürdü.         
     Peki , 3 boyutu yukarı aşağı, sağa-sola, öne-arkaya olarak algılayabilirken, 11 boyutu niçin algılayamıyoruz ? Zaman boyutu kozmik büyüklüğe dönüştü, Hawkins’e göre kalan boyutlar ise sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte iç içe geçmiş biçimde kaldığını ileri sürdü. M teorisine göre de evren 2 boyutlu membranlarla kaplı ve onların da 3. Boyutu hiper uzay.. 3 boyutlu maddecikler 4 boyutlu bir uzaya, 4 boyutlu maddecikler 5 boyutlu uzaya  birbirlerine çarpmadan ve fark edilmeden girebiliyorlar. Bizim gözlemleyebildiğimiz evren ise belki de bu hiper uzayda bulunan 3 boyutlu bir membrandır.  Daha büyük boyuttan daha düşük boyuta geçmek mümkün. Şöyle açıklanıyor bu durum, hologramlarda doğru açıdan bakıldığında iki boyutlu bir yüzeyde 3 boyutlu bir nesnenin görüntüsü fark ediliyor.  Yani daha yüksek boyuttaki bilgiler daha düşük boyuttaki bir yapının içine kodlanıyor.  O halde soru şu, “3 boyutlu dünyamızda gerçekleşen her şey, aslında daha yüksek boyutlu bir dünya tarafından üretilmiş olabilir mi ?” Ya da paralel başka bir dünyanın yansıması olabilir mi ? Hawking’e göre evet!
Paralel evrenler kavramını ilk kez ortaya atan Hugh EVERETT paralel evrenin birbirinden bağımsız olduğunu öne sürdü, takip eden dönemlerde Dr Robin HANSON tam aksine paralel evrenlerin birbirlerinden bağımsız olmadığı ve birbirleriyle etkileşimde olduğunu öner sürdü. Astrofizik uzmanı Stephen HAWKING'de başka evrenler olduğunu ve ileri sürüyor. Hawking bu teorisinde bir hiper uzaydan söz ediyor, içlerinde eş izlerimizin/hologramlarımızın bulunduğu başka evrenlerden oluşan çok boyutlu bir labirent olarak görüyor. Sonsuz uzaydan kesit alındığında  birbirine paralel olan ve iç içe geçmiş çok sayıdab evren. Stephen Hawking beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini evren teorisiyle ileri sürüyor. Ayrıca meşhur çift yarık deneyinde deneydeki fotonun  davranışına etki eden gözlemcinin bilinci neden kendi evrenine etkide bulunmamasının bilincin mikro kozmik düzeydeki evren üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Öyle ya eğer evren hologram tabakası  gibi ise gözlemci de , evreni de bir hologramdan başka bir şey değil ve hologram plakası üzerindeki her nokta bütün plakanın bilgilerini içerir.
Eğer dünyamız bir hologram ise , tüm datalar dünyanın her yerinde aynı olmalı,  yani uzayda aynı anda  I. Dünya savaşı, İstanbul fethedilirken, Mısır piramitleri inşa ediliyor olduğu bulunduğumuz paralel evrenler olabilir. Evrenler bir yana, 4. boyuttaki zaman düzlemi kuranda açıkça belirtilmiş, “tüm zamanlar tek bir an içinde yaratılmıştır”  ip uçları, Hızır ve İlyasın olayı anlatılagelen kadim bilgilerin tamamına bakıldığında çoklu evrenlerdeki kimliklerin var olabileceği ihtimaldir.
Böyle bir durumda aynı kimliğin birden fazla evren bulunabilme ihtimali bir paradoks değil midir? Bir tarafta  bu satırları yazan ben, diğer evrende alışveriş yapıyor olabiliyorsam, varoluşun amacı nereye gidiyor?
Bunun yerine lineer olarak algıladığımız başka bir deyişle Newton’un sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe uzanan “zaman”ı aslında her şey tek bir an içinde var oluyorsa, tüm bunlar asıl 1 tane gerçek evren, diğer olasılıkların oluşturduğu evrenlerin olmasını mümkün kılmaz mı ? Yani tüm yaşantımızda yaptığımız tüm seçimlerin sonuçlarını deneyimliyor olduğumuz evrende, seçenekleri değiştirmemiz halinde diğer olasılıkları deneyimleyebiliyor olabileceğimizin bir kanıtı olamaz mı ?  Bir çok evrende yaşayan ben’in izdüşümleri.. Belki de bunun cevabı diğer evrenlerde neler olduğunu idrak edene kadar kesin olarak verilemeyecek. Einstein, evrenler arasında bir geçiş olasılığını  bir solucan deliği ile gerçekleştirmek mümkün olabileceğini  teorik olarak ispatlamıştır. Adına Einstein-Rosen köprüsü denilen bu yapılarda maddenin başka bir evrene geçişinin ancak hızının ışık hızının üzerine çıkması ile mümkün olabileceği bilim insanlarınca ileri sürülüyor.  Her ne kadar fizikokimyasal olarak tanımlansa da insanın var olduğu yerlerde yani kendi 3 boyutlu evrenindeyken, aklının sınırları ile hayal etmesi, hissetmesi, başka mekanları düşünebilmesi, rüya görebilmesi, duyguları bu 3 boyutlu fiziksel evrenin sınırlarını aşıyor.

   Kim bilir belki zihnin sınırlarını zorlayınca filmlerde görmeye çok alışık olduğumuz zaman yolculukları bedenen değil, zihnen yapmayı çok sıradan olacak.   Belki de sözü edilen tüm olasılıkları aslında deneyimliyoruz ancak farkında olamıyoruzdur.
Yaşadığımız evren gerçek midir, yoksa bir hologram mı ? İşte asıl gerçek bilimsel olarak ispatlanana dek  bir varsayım ve kalben tasdik edilmiş mistik bir olgu  olarak gizemini korumaya devam edecektir.
                                                








                       

Sponsor

Ad

E-posta *

Mesaj *

Text Widget

Labels

Channels

Category 3

Güncel Teknoloji Blogu..

Labels

Sponsors

Post of the week

Find us on facebook

Son Yorumlar

https://www.facebook.com/seyitshnn

Partners

++Teknoloji Kalemim

Pages

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Channels

Labels

Channels

Channels

Popular Posts

Blog Arşivi

Followers

Blog Archive

Postagens populares

Sidebar One

Stats

Category 2

Category 3

Popular Posts

Join the Club