Endüstrinin kullandığı grafiklerde madenden atığa uranyumun tamamen
değerlendirildiği ve her aşamanın temiz olduğu gibi bir izlenime kapılabilirsiniz! Aslında nükleer yakıt çevriminin her aşamasında radyoaktif kirlilik söz konusu.
Uranyum madenciliğinde de mekanik işlem sonucunda Thorium, Radium ve Radon-222 gibi radyoaktif elementler ortaya çıkıyor.
Bunlardan en tehlikeli olanı 3.8 günlük yarılanma ömrüne sahip olan Radon-222 elementi. Radon gazları hem madenlerde çalışan işçileri hem de maden çevresinde yaşayan yerel halkları doğrudan etkiliyor.
Nambia araştırma enstitüsü LaRRI, ve Uluslararası Şirketleri Araştırma Merkezi SOMO’nun hazırladığı ortak raporda, Rössing Uranium (Rio Tinto Group) için çalışan maden işçileri ve çevredeki topluluklar, maden kaynaklı toz ve radon gazlarına maruz kalmaktadır …
Radyasyona maruz kalmak genellikle kanserlere sebep olmakla birlikte başka zararlı etkilere de sahiptir. Düşük düzeyde radyasyon aynı zamanda özürlü doğumlara, bebek ölümlerine, kronik akciğer, göz, deri ve üreme organı hastalıklarına sebep olmaktadır.
LaRRI Direktörü Hilma Shindondola-Mote’a göre, uranium maden işçileri çalışma ortamlarının sağlıklarına yapacağı etkilerden haberdar değil: “Araştırmamızı gerçekleştirirken, çalışanlar Rössing’in kendilerine uranyuma maruz kalmaları sebebiyle ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili bilgi vermediği belirtti”. Shindondola-Mote ayrıca şirket için çalışan işçilerin her yıl testlere tabi tutulmalarına rağmen sonuçların kendilerine şirketten ayrılana kadar iletilmediğini belirtti.
Benzer şekilde Fransız Nükleer Şirketi Areva’nın da Nijer’de, şirkete ait hastanede, uranyum madenlerinde çalışan kanserli işçilere HIV/Aids teşhisi koyarak ailelere ödenecek tazminattan ve tedavi masraflarından kurtulmaya çalıştığı ortaya çıkmıştı.
Endüstrinin bu kirli yüzünü gösteren örnekleri arttırmak mümkün; ancak nükleer endüstrisinin işin bu yanını kendi grafik ve sunumlarında paylaşmadığı kesin.
alıntı: Greenpeace http://nukleer.greenpeace.org/?p=91
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder